Matematik Dersini Öğrenmede Oluşan Korku ve Önyargılarımız

                                          

EĞİTİM - ÖĞRETİM  HAYATIMIZIN  EN  BÜYÜK  SORUNLARINDAN  BİRİ  DE  “MATEMATİK”  DERSİNİ  ÖĞRENMEDE  OLUŞAN  KORKU  VE   ÖNYARGILARIMIZ
GİRİŞ
         Neden matematiğe karşı önyargı duyulur? Konuştuğunuz herkesin matematikle ilgili söyleyecek bir şeyleri vardır. Bazı insanlar matematiği sever, kimileri ise pek hoşlanmaz. Peki bu önyargının nedeni, matematiğin bir çok kural ve formülden oluşması mıdır?
         Bütün öğrenciler matematik dersini anlamadıklarını söylerler. Matematik dersinin zor olduğu ve öğrenilemediği konusu hemen hemen hepimizin beynine kazındığından bu derste başarılı olabilecekler bile başarısız olabilmektedir. Peki, matematik dersinde olan bu başarısızlığın nedenleri nelerdir? Ne yapılmalıdır?
         Sadece Türkiye’de değil tüm Dünya ülkelerinde bu korku ve önyargının var olduğu tespit edilmiştir. “Matematik dersine gireceğim zaman ayaklarım geri geri gidiyor. Derste tahtaya kalkmak benim için bir kâbus. Derste soru sormaya çekiniyorum. Şimdi bazı işlemleri anlayabiliyorum ama ileride konuların daha zorlaşacağından endişeleniyorum. En fazla matematik sınavına gireceğim zaman heyecanlanıyorum. Sınava nasıl hazırlanacağımı bilmiyorum. Derste konuları anlıyorum; ama eve geldiğimde, sanki hiç sınıfta bulunmamışım gibiyim. Matematik dersinden kalmaktan korkuyorum.”
Yukarıdaki ifadeler sizden bir şeyler barındırıyorsa, matematik kaygısı taşıyor olabilirsiniz. Matematik kaygısı, matematik dersine karşı duyulan duygusal bir tepkidir. Geçmişte yaşanmış olumsuz ve deneyimlerden kaynaklanır. Bu, ileriki öğrenmeleri de engeller.
         “Öyleyse Matematiği öğrenme korkusundan ve önyargısından nasıl kurtulabilirsiniz?” sorusuna yanıt aramalıyız.

Öncelikle amacımız matematiksel geçmişi tespit edip, matematiği öğrenmeye karşı duyulan korku ve önyargının nasıl atlatılabileceğini araştırmak. Aşağıdaki alt problemlerde amaca cevap aranmasını sağlamaktadır:
Ø Matematiksel geçmiş tespit edilerek korku ve önyargılardan kurtulup, öğrenciye matematik dersi sevdirilebilir mi?
Ø Matematik dersinde oluşan başarısızlığın nedenleri nelerdir?
Ø Matematik dersine nasıl çalışılmalıdır?
Ø Niye matematik en korkunç ders?

      Matematikte kalıcı öğrenmeyi sağlayarak korku ve önyargılardan kurtulmayı hedefleyebiliriz.
Öncelikle matematiksel geçmişinizi tespit edin. İşlem kabiliyetiniz yetersiz ise matematiğin temel konularını çalışmakla işe başlayabilirsiniz. İşlem kabiliyeti, matematiğin ABC’si gibidir. Nasıl ki harfleri bilmeden okuma-yazma öğrenemezseniz; işlem yapmayı bilmeden matematiğin diğer konularını öğrenmeniz mümkün değildir.
Eğer işlem kabiliyetiniz düşük ise ders çalışmaya dört işlem, rasyonel sayılar ve işlemler, köklü ve üslü ifadeler, çarpanlara ayırma, özdeşlikler konularıyla başlayabilirsiniz. İlköğretim öğrencileri özellikle dört işlem kabiliyetini (toplama, çıkarma, bölme, çarpma) çok iyi edinmiş olmalıdır.

İşlem kabiliyetiniz iyi, fakat konuları anlamakta güçlük çekiyorsanız; ders çalışırken konuları kavramaya daha fazla vakit ayırmalısınız. Özellikle matematiğin en güç alanı çeşitli problem tiplerini birbirinden ayırt edebilmektir. Yani hangi problem nasıl çözülür? Bu ayırımı yapabilme seviyesine gelene kadar konu çalışmasına devam edin.
İşlem kabiliyetiniz iyi, konuları anlıyor fakat çok hata yapıyorsanız; konu çalışmasından çok pratik yapmaya zaman ayırmalısınız. Bir konuda kendinizden emin olana kadar çok örnek çözün. Problem çözerken yanınızda bir saat bulundurun ve bir müddet sonra gittikçe kısalan sürelerde problemi çözüp çözemediğinizi kontrol edin. Konuları küçük parçalara ayırın ve basit örneklerden zor örneklere doğru ilerleyin.

Ø Matematik dersine nasıl çalışılır?

1. İhtiyaç duyduğunuzda öğretmeninizden ya da bilen bir kişiden yardım isteyin. Yapamadığınız soruların yanına bir işaret koyun. Ev ödevlerinde yapamadığınız soruları atlamayın. En kısa zamanda bu soruların çözümlerini bilen birinden öğrenin.
2. Sadece öğretmeni izleyerek konuyu anlayamayacağınızı unutmayın. Mümkün olduğunca çok örnek çözün.
3. Kuralları, formülleri, işlem basamaklarını küçük kartlara yazın. Bu kartlardan birini rastgele çekerek kural veya formül hakkında neler bildiğinizi kontrol edin. Bunu arkadaşlarınızla ya da aile fertlerinizle bir oyun haline getirebilirsiniz
4. Bir arkadaşınızla birlikte çalışın. Araştırmalar, grupla çalışan kişilerin yalnız çalışanlara göre daha iyi performans gösterdiklerini ispatlamıştır. Zaman zaman birbirinizin işlemlerini kontrol edin.
5. Konunun başlığını muhakkak yazın. Eve geldiğiniz zaman ödev yapmaya başlamadan önce defterinizdeki başlığı renkli bir kalemle çizin. Bu sizin ne yaptığınızı görmenize yardımcı olacaktır.
6. İşlem yaparken her basamağın yanına ne yaptığınızı kendi kelimelerinizle tekrar not edin.

Ø Niye matematik en korkunç ders?

Matematik, endüstrileşmiş toplumun hemen hemen her ürününde var. Hiçbir gökdelen, hiçbir cep telefonu veya antibiyotik matematik olmadan geliştirilemezdi. Gündelik yaşamda ne kadar çok matematik bilgisi varsa bunları kullanmak için o kadar az matematik bilgisi gerekiyor.
Avrupa genelinde yüz binlerce öğrenci OECD adına uluslararası bir uzman ekibi tarafından hazırlanan “Programme for International Student Assessment”ın soru formlarını doldurdu. Araştırma daha çok öğrencilerin matematik kabiliyetini ölçmeye dayanıyordu. Türkiye 40 ülke arasında matematikte 33. sırada, okumada 33. sıra ve tabiat bilimlerinde 35. sırada kaldı.
Matematik soruları, ezbere dayanmayan problemlerden oluşuyordu. Öğrencilerden formüllerle uğraşmak yerine matematiğin dünyada oynadığı rolünü kavrayarak, mantıklı bir şekilde uygulamaları istendi.
Gündelik yaşamdaki soruların matematik diline çevrilmesi eğitimciler tarafından dilimize aşağı yukarı ‘matematik okuryazarlığı’ olarak çevrilebilecek, “Matematical Literacy” olarak adlandırılmakta. Başarılı Pisa öğrencileri her test sorusu için uygun formülü aramak zorunda olmasalar da, soruyu çok iyi anlamak zorundadırlar.
Örneğin 1998 ve 1999 yılları arasında gerçekleştirilen gasp olaylarının gösterildiği bir grafiği, şu soruya göre yorumlamak zorundalar: Gasp olaylarının arttığı doğru mudur?
Öğrencilerin birçoğu ‘evet’ diyor. Sonuçta yandaki sütun çok daha yüksektir. Oysa eksenlerin derecelendirilmesine bakan öğrenci gerçekte gasp olaylarının artmadığını görür. Diğer sorular da uygun deneylerle çözülebilmekte.
Listenin sonlarında yer alan Türkiye’de öğrencilerin yarıdan fazlası (yüzde 53) matematikte birinci düzeyin altında kaldı. OECD ülkeleri ortalaması için bu oran yüzde 30’un altındadır. Türkiye’yi diğer ülkelerden ayıran bir özellik, okul türleri arasındaki farklılıkların en büyük olduğu ülke olmasıdır. Japonyanın özellikle de matematikte hep üst sıralarda yer alması, durmadan çalışmayı gerektiren acımasız bir sisteme bağlanıyordu. Tokyo’daki Suginami İlköğretim Okulu’nda yapılan bir ziyaret ilk başta bu önyargıyı kanıtlıyor gibi. Matematik dersi matematik sorularının sınıfça toplu halde çözülmesiyle başlıyor.
Bir öğrenci, örneğin 36 x 8 eşittir 288 dediğinde, dördüncü sınıfın geriye kalan tüm öğrencileri “doğru” diye yanıt veriyorlar.
Öğretmen Yasuho Arita sırayla herkesi kaldırıyor ve en sonunda tüm öğrenciler aynı soruları kendi kendilerine çözüyorlar ve Arita öğrencilerin başında kronometreyle bekliyor. Hesap alıştırmaları bittikten sonra Arita’nın “ilginç matematik” dediği başlıyor.
Öğretmen tahtaya köşeli bir insan çiziyor. Öğrenciler bu figürü yap boz parçalarına benzeyen Tangram taşlarıyla biçimlendiriyorlar. Ve birdenbire Japonya’daki matematik dersinin sanıldığı gibi sadece katı kurallarla işlemediği ortaya çıkıyor. Arita, gayet cazip yöntemlerle öğrencileri matematiğe özendirmekte.


Ona göre tek başına mekanik alıştırma, zorlu matematik problemlerini çözme hevesini söndürmekten başka hiçbir işe yaramaz. ‘Burada kişisel çaba gerekli.’ diyor Arita... Japon okullarındaki diğer önemli bir konu da problemlerin herkes tarafından tamamen anlaşılana dek sınıfça o problem üzerinde çalışılması.
Anlaşıldığı üzere Japon öğrenciler toplu halde alıştırma yapma ve “ilginç matematik”le biçimlenen matematik dersinin yararlarını görüyorlar. Oysa ülkemizde diğer derslerde olduğu gibi matematik de büyük ölçüde formüllerin ezberlenmesine dayanır. “Müzik eğitimi alan bir öğrenciye yıllarca nota ezberletmeye benzeyen bu sistem, sanata, nefret duymaktan başka bir şey vermez.” diyor Enzensberger.
Matematik korkutan bir ders olmamalı. Öğrencilerin sayılarla ilgili bilmece dünyasına olan meraklarını uyandırmak mümkün. Ve bu, sayılarla çevrili bir dünyada pek de şaşırtıcı olmasa gerek.

Ø Aktif eğitim nedir?

Aktif eğitim ders alan çocukların fikren eğitime katılması ile oluşur. Çoğunlukla öğrenci beynini kullanır, fikirlerini ortaya döker, problemleri çözer, destekleyici ve çekici bir eğitim sistemine girer. Katılımcı öğrenciler ile yapılan aktif eğitim sıkmadan çocukların kolayca öğrenmesini sağlar. Hatta beyin fırtınaları sıklıkla yapılabilir. Aktif eğitimin hayata geçmesi için, öğrenciler çeşitli gruplara ayrılabilir. Her bir öğrenciye projeler verilebilir. Bu projeler sunuma geldiğinde soru ve cevaplar ve beyin fırtınaları yapılır. Tüm bu etkinlikler öğretmen tarafından desteklenmeli ve konular kavramlar öğrencilere verilmelidir. Bu sayede öğrenci araştırma, geliştirme ve düşüncelerini sunma imkânına sahip olur. Matematik dersini sever ve çaba gösterir. Ülkemizde bu tarz sistemin uygulanması ile matematik dersi sevilir ve başarıda beraberinde gelir. Bu nedenle özellikle öğretmenlere çok iş düşmektedir.

Matematiğe neden önyargılı yaklaşılır?
Ø Materyal eksiği
Ø Sunuş yoluyla öğretim
Ø Aynı yöntem ve tekniklerin uygulanması
Ø Sınıf düzeni
Ø Öğretmenin aynı anlatım yoluyla, ezberci bir yöntemle konuları öğrenciye aktarması
Ø Matematik becerilerinin kazandırılmasına yönelik gerekli olan matematik materyallerinin eksikliği
Ø Sınıfın fiziksel düzeni, öğrencilerin oturma planı
Ø Bilgisayar, akıllı tahta, projeksiyon gibi teknoloji yoksunluğu
Ø Oturma planının düzenlenmesi sağlanır.
Ø En etkili oturma planı U oturma planı uygulanır.
Ø Bilgisayar, akıllı tahta, projeksiyon gibi teknoloji aletlerinden mümkün olduğunca yararlanılır.
Ø Matematik dersine / konusuna göre materyaller önceden hazır edilir.
Ø Öğretmen çoklu zekâ kuramını göz önüne alarak dersi işlenir.
Ø Sınav soruları klasik, çoktan seçmeli, eşleme, boşluk doldurma şeklinde hazırlanır.
Ø Kavramların anlaşılabilmesi için kavram haritaları belirlenir.
Ø Proje ödevleri ile öğrenciler kendilerini ve arkadaşlarını değerlendirir.

SONUÇLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

Ø Farklı zekâ alanlarına sahip öğrencilerin matematiğin farklı yüzleri ile tanıştırma,  hem onların matematiğe olan ilgilerinde hem de matematik başarılarında etkili olmasını sağlama. Örneğin; sözel zekâya sahip öğrenciye hikâye yazarak, sözcük avı oluşturarak matematiği sevdirme. Matematiksel yapıya sahip öğrenciye bulmacalar, konular arası benzerlik ve farklılıklarla matematiği sevdirme. Görsel zekâya sahip öğrencilere bilgisayar sunumları ile matematiksel şekillerini göstererek matematiği sevdirme. Müziksel zekâya sahip öğrencilere konu içerisindeki önemli tanımların ve işlem adımlarının bilinen besteyle seslendirerek matematiği sevdirme gibi örnekler verilebilir.
Ø Öğretmenlerin konuları öğrencilerin uyum sağlayabilecekleri, keyif alarak öğrenebilecekleri hale getirmesi gerekmektedir.
Ø Öğrencilerle birden fazla yöntem ile matematik dersi işlemek, bireysel farklılıkları göz önüne almak; kısaca öğrencilere “ matematiği anlama hakkını” vermek gerekir.
Ø Yapılan plan sonucunda, öğrencilerin derse karşı tutumu, ilgisi önemli ölçüde, olumlu yönde değişmiştir.

SONUÇ

Ø “Öğreten” matematik öğretmeni modelinden, “öğrenmeye rehberlik eden öğretmen” modeline geçilmiştir. Böylece matematiği öğrenmeye karşı olan önyargı ortadan kalkmıştır.

KAYNAK
Ø Kaynak: http://Bilim teknik
(Der Spiegel, 50/2004 / Bilim Teknik)
02.04.2005
Psikolog Çiğdem Alparslan
Ø Olkun, S. ve Uçar, Z.T., (2006). İlköğretimde Matematik Öğretime Çağdaş Yaklaşımlar. Ankara: Ekinoks Yayın.
Ø Orhun, N., (2000). Anadolu Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü 1. ve 4. Sınıf Öğrencilerinin Matematik Benlik Kavramları, Matematiğe Yönelik Tutumları, Matematik Yeteneklerinin Bazı Değişkenler Açısından Karşılaştırılması. Buca Eğitim Fakültesi Dergisi, Dokuz Eylül Üniversitesi Yayınları, İzmir, 49-53.

Tuğba Şimşek
Tuğba Şimşek