MATEMATİK TARİHİ



            MATEMATİK TARİHİ

 Matematik insanlık tarihinin en eski bilimlerinden biridir. Çok eskiden, Matematik sayıların ve şekillerin ilmi olarak tanımlanırdı. Matematik de, diger bilim dalları gibi, geçen zaman içinde büyük bir gelişme gösterdi; artik onu bir kaç cümle ile tanımlamak mümkün değildir. Matematik, bir yönüyle resim ve müzik gibi bir sanat, bir yönüyle bir dil ve başka bir yönüyle de tabiatı anlamaya yönelik yöntemler manzumesidir. Matematiğin yazılı belgelere dayalı 4500 yıllık bir tarihi vardır.

 Matematikçilerin büyük çoğunluğu onu bir sanat olarak icra ederler. Bu açıdan bakınca, yapılan bir isin, geliştirilen bir teorinin, matematik dışında su ya da bu ise yaraması onlari pek ilgilendirmez. Onlar için önemli olan, yapılan isin derinliği, kullanılan yöntemlerin yeniligi, estetik degeri ve matematigin kendi içinde bir ise yaramasıdır.

Matematik, baska bir yönüyle, bir dildir. Eger bilimin gayesi evreni; evrende olan her seyi anlamak, onlara hükmetmek ve yönlendirmek ise, bunun için tabiatin kitabini okuyabilmemiz gerekir. Tabiatin kitabi ise, Gaile’nin çok aktif alan sözleri ile, matematik dilinde yazilmistir; onun harfleri geometrinin sekilleridir. Bunlari anlamak ve yorumlayabilmek için matematik dilini bilmemiz gerekir.
Matematik, baska bir yönüyle de satranç gibi entelektüel bir oyundur. Kimi matematikçiler de ona bir oyun gözüyle bakarlar.
Matematik, kullanicisi için ise sadece bir araçtir ; ya da yaptiklarini ifade edebildikleri bir dildir.
Matematigin ne oldugunu, onun içine girdikten sonra, bilgimiz ölçüsünde ve ilgimiz yönünde, anlar ve algilariz. Artik matematik her hangi bir insan hükmedebilecegi boyutlarin çok çok ötesindedir
Matematik sözcügü, ilk kez, M.Ö. 550 lerde, Pisagor okulu üyeleri tarafindan kullanilmistir. Yazili literatüre girmesi, M.Ö. 380 lerde Platon’ la olmustur. Kelime manasi “ögrenilmesi gereken sey”, yani, bilgidir. Bu tarihlerden önceki yillarda, matematik kelimesi yerine, yer ölçümü manasina gelen, geometri yada eski dillerde ona esdeger olan sözcükler kullaniliyordu.
Matematigin nerede ve nasil basladigi hakkinda da kesin bir sey söylemek mümkün degildir. Dayanak olarak yorum gerektiren arkeolojik bulgulari degil de, yorum gerektirmeyecek kadar açik yazili belgeleri alirsak, matematigin M.Ö. 3000 –2000 yillari arasinda Misir ve Mezopotamya’da basladigini söyleyebiliriz. Heredot’a ( M.Ö. 485-415) göre, matematik Misir’da baslamistir. Bildiginiz gibi, Misir topraklarinin %97 si tarima elverisli degildir; Misir’a hayat veren, Nil deltasini olusturan %3 lük kisimdir. Bu nedenle, bu topraklar son derece degerlidir. Oysa, her sene yasanan Nil nehrinin neden oldugu taskinlar sonuncunda, toprak sahiplerinin arazilerinin hudutlari belirsizlesmektedir. Toprak sahipleri de sahip olduklari toprakla orantili olarak vergi ödedikleri için, her taskindan sonra, devletin bu islerle görevli “geometricileri” gelip, gerekli ölçümleri yapip, toprak sahiplerine bir önceki yilda sahip olduklari toprak kadar toprak vermeleri gerekmektedir. Heredot geometrinin bu ölçüm ve hesaplarin sonucu olarak olusmaya basladigini söylemektedir.
Matematigin dogusu hakkinda ikinci bir görüs de, Aristo (M.Ö. 384-322) tarafindan ileri sürülen su görüstür. Aristo’ ya göre de matematik Misir’da dogmustur. Ama Nil tasmalarinin neden oldugu ölçme-hesaplama ihtiyacindan degil, din adamlarinin, rahiplerin can sikintisindan dogmustur. O tarihlerde, Misir gibi ülkelerin tek entelektüel sinifi rahip sinifidir. Bu sinifin geçimi halk veya devlet tarafindan saglandigi için, entelektüel ugrasilara verecek çok zamanlari olmaktadir. Kendilerini mesgul etmek için, baskalarinin satranç, briç, go,... gibi oyunlari icat ettikleri gibi onlar da geometri ve aritmetigi, yani o zamanin matematigini icat etmislerdir.
                                   
KISACA MATEMATİK TARİHİ :Matematik, bir yönüyle resim ve müzik gibi bir sanat, bir yönüyle bir dil ve baska bir yönüyle de tabiati anlamaya yönelik yöntemler manzumesidir. Matematigin yazili belgelere dayali 4500 yillik bir tarihi vardir. Bu zaman dilimi içinde, matematigin gelisimi 5 döneme ayrilir. Birinci dönem, baslangiçtan M.Ö. 6. yüzyila kadar, Misir ve Mezopotamya'da yapilan matematigi kapsar. Misir'da bilinen matematik, tam ve kesirli sayilarin 4 islemi, bazi geometrik sekillerin alan ve hacim hesaplaridir.
Bugün okullarimizda ögretilen matematigin ortaokul 2. sinifa kadarki kismi olarak degerlendirebiliriz. Ayni dönemde Mezopotamya'da matematik biraz daha ileridir; onlarin bildikleri matematigin düzeyi de lise 2. sinif matematigi düzeyidir. Matematik, günlük hayatin ihtiyaçlarina (takvim belirlemek, muhasebe ve mimari hesaplar gibi) yönelik, henüz sanat düzeyine ulasmamis, zanaat düzeyinde bir ugrasidir. Formel ifadeler, formüller ve akil yürütmeye dayali ispatlar yoktur. Bulgular ampirik ve islemler sayisaldir. Ikinci dönem, M. Ö. 6. yy'dan M. S. 6. yy'a kadar uzanan Yunan matematigi dönemidir. Matematigin nitelik degistirdigi, zanaat düzeyinden sanat düzeyine geçtigi dönemdir. Yunan matematiginin baslangicinda Misir ve Mezopotamya varsa da Yunan döneminde, matematigin günümüze kadar yönü belirlenmis, bir siçrama yapilmistir.
Matematige en önemli katkilar Platon'un akademisinde ve iskenderiye'deki Museum'da yetisen bilim adamlanndan gelmistir. Yunan matematigi esasta 'sanat için sanat' anlayisiyla yapilan ve günümüz manasinda modern bir matematiktir. Üçüncü dönem, M.S. 6. yy'dan 17. yy'in sonlanna kadar olan dönemdir. Bu dönemde, matematigin yasadigi dünya islam dünyasi ve Hindistan'dir. Müslümanlarin matematige katkisi büyük bir tartisma konusudur. Kimilerine göre, Müslümanlarin matematige, Yunan matematigini yasatmak ve Bati'ya transfer etmekten öte, bir katkilari olmamistir. Kimilerine göre ise, Müslümanlarin matematige özgün kalkilan olmustur. (Bu katkilar Avrupali matematikçiler tarafindan tekrar bulunmus ya da göz ardi edilmistir.) Müslümanlarin matematige katkisi yeterince arastirilmamistir. Son yillarda yapilan arastirmalar, matematigin en önemli bulusu olan türevin, Avrupalilardan 500 yil önce Azerbaycanli Serafettin Al-Tusi tarafindan bulunmus oldugunu ortaya çikarmistir. Tarihi olaylar- Haçli seferleri, Mogol istilasi ve dahili olaylar-, islam dünyasinin nakli bilimlere geçmesine ve sonuç olarak bilimin yerini safsatanin almasina neden olmustur. 16. yy' da matematikte tek söz sahibi Avrupalilardir.
Dördüncü dönem, 1700-1900 yillan arasini kapsar ve 'Klasik Matematik Dönemi' olarak bilinir. Matematigin 'Altin Çaglari' olarak da anilir. Büyük hipotez ve teorilerin ortaya çiktigi, matematigin kullanim alaninin bütün bilim dallarini kapsayacak sekilde genisledigi bir dönemdir. Matematik, bütün pozitif bilimlerin temelim olusturacak bir konuma gelmistir. Bugün üniversitelerde okutulan matematigin büyük bir kismi bu dönemin ürünüdür. Besinci dönem, 1900'lü yillarin basindan günümüze uzanan, 'Modern Matematik Dönemi' olarak adlandirilan dönemdir.
 Modern matematik, klasik matematigin anayasal bir tabana oturtulmus seklidir. 1900'lü yillarin basina gelindiginde, matematik büyük bir kompleksiteye ulasmisti.
Böylesi karmasik bir sistemde alisilageldigi sekilde matematik yapmak, 'bir ispat niçin geçerlidir; ispatin da ispati gerekli midir?' gibi matematigin temellerini sorgulayan sorunlari ortaya çikarmistir. Matematik deneysel bir bilim olmadigi için, nihai yargiyi deneye birakmak olanagi yoktur. Bu sorunlarin, 'mesru' bir zeminde çözüme ulastirilacagini anlayan matematikçiler, matematigi tutarli yasalara dayali bir temele oturtma çabasina giristiler. Modern matematik bu ugrasinin ürünüdür. Modern matematigin en önemli özellikleri, önceki dönemlere kiyasla, çok daha soyut, göreceli ve kuramsal olusudur. Matematik çok hizli gelisen, çok yüksek bir teknik düzeye erismis, elde edilen bilgilerin üst üste yigildigi, bir bilginin digeri tarafindan kullanimdan kaldirilmadigi, bu nedenle de gittikçe zorlasan ama bir o kadar da çekici, ancak tutku ile yapilabilen bir bilimdir.
Rönesans Matematiği
Rönesans sırasında matematik ve muhasebenin gelişimi iç içe geçmiştir. Cebir ile muhasebe arasında direkt bir ilişki yoktu fakat yayınlanan konuların ve kitapların öğretimi genel anlamda , hesap okullarına (Flanders ve Almanya) ya da abaküs okullarına (İtalya ‘da abbaco olarak bilinir) gönderilen tüccar çocuklarına yönelikti. Bu çocuklar bu okullarda ticaret konusunda faydalı beceriler öğreniyordu. Muhasebecilik işlemlerini gerçekleştirmek için muhtemelen cebire gerek yoktu, ancak karmaşık takas işlemleri ya da bileşik faiz hesaplama için temel aritmetik bilgisi mecburi idi ve cebir bilgisi çok faydalı oluyordu. Luca Pacioli'nin "Summa de Arithmetica, Geometria, Proportioni et Proportionalità" adlı eseri (İtalyanca: "Aritmetik, geometri, Oran ve Orantı İncelemesi") ilk olarak 1494 senesinde Venedik'te basılmış ve yayınlanmıştı. Bu eser, muhasebe üstüne 27 sayfalık bir ilmi araştırma içeriyordu: "Particularis de Computis et Scripturis" (İtalyanca: "Hesaplama ve Kayıt Detayları "). Bu eser ilk olarak tüccarlar için yazılmıştı ve ağırlıklı olarak tüccarlara satılmıştı. Bu tüccarlar bu kitabı bir referans metin olarak, içermiş olduğu matematiksel bulmacalardan ötürü bir keyif kaynağı olarak ve çocuklarının eğitimine yardımcı olmak için kullanıyordu. [127] Pacioli, Summa Arithmetica ‘da artı ve eksi sembollerini basılı bir kitapta ilk defa ortaya koydu. Bu semboller İtalyan rönesans matematiğinde standart notasyon (gösterim) haline geldi. Ayrıca Summa Arithmetica cebir içeren İtalya'da basılmış ilk kitap oldu. Şunu belirtmek önemlidir ki Pacioli, Piero Della Francesca ‘nın çalışmasının çoğunu almıştır ve onun çalışmalarını intihal etmiştir. İtalya'da 16. yüzyılın ilk yarısında, Scipione del Ferro ve Niccolò Fontana Tartaglia üçüncü dereceden denklemler için çözümler keşfetti. Gerolamo Cardano 1545 tarihli Ars Magna adlı kitabında, dördüncü dereceden denklemler için öğrencisi Lodovico ferrari tarafından bululan bir çözüm ile beraber bunları yayınladı. 1572 senesinde Rafael Bombelli üçüncü dereceden denklemleri halletmek için kullanılan Cardano'nın formülünde ortaya çıkabilecek sanal miktarların nasıl ele alınacağını göstermiş olduğu L'Algebra adlı eserini yayınladı. Simon Stevin'in ondalık gösterime olan ilk sistematik yaklaşımı içeren kitabı De Thiende ('ondalıklar sanatı') ilk olarak 1585 senesinde Flemenkçe yayınlandı. Bu kitap, gerçek sayı sistemi hakkında daha sonra yapılan bütün çalışmaları etkiledi.
Navigasyon talepleri ve büyük alanların detaylı haritaları konusunda artan gereksinim ile önem kazanan trigonometri matematiğin önemli bir dalı olarak gelişti. Bartholomaeus Pitiscus 1595 senesinde Trigonometria adlı kitabını yayınlayarak bu kelimeyi kullanan ilk kişi oldu. Regiomontanus'un sinüs ve kosinüs tablosu 1533 ‘te yayınlandı.
Rönesans sırasında, yeniden bululmuş Yunan felsefesi ile beraber sanatçıların doğal dünyayı gerçekçi bir şekilde tasvir etme arzusu, sanatçıları matematik çalışmaya yönlendirdi. Onlar ek olarak o zamanın mühendisleri ve mimarları idi ve bu sebepten her durumda matematiğe gereksinimleri vardı. Perspektifle resim yapma sanatı ve geometrideki gelişmeler yoğun olarak incelenildi. 


http://www.turkcebilgi.com/matematik_tarihi                                             

YAHYA DEMİRKOL
                                                                             1520981602
                                                                                                                                              NURETTİN GÜNDÜZ
                                                                                                                                         1520981729
                                                                                                                              
                                                                                                                                        




Unknown
Unknown